Ahmet Muratlı
Ahmet Muratlı

Kerkük’ün Yeni Gerçeği: Değişen Denge ve Türkmenler

Yayınlanma: 16 Aralık 2025

Kerkük: Irak’ın Geleceğinin Okunduğu Şehir

Bağdat’ta siyaset yapılır, Erbil’de pazarlık kurulur, Ankara’da strateji konuşulur. Ancak Irak’ın gerçek geleceği hâlâ Kerkük’te okunur. Kerkük yalnızca bir kent değil; Irak’ın ulusal kimliğini ayakta tutan son ortak zemindir. Bu nedenle herkesin gözü bu şehirdedir.

Son yıllarda Kerkük’te dengeler sessiz ama son derece güçlü bir biçimde değişmektedir. Demografik kaymalar, idari tartışmalar, güvenlik boşlukları ve parçalı yönetim yapısı kentin kaderini doğrudan etkilemektedir. Bu gelişmeler herkesi ilgilendirir; fakat en çok Türkmenleri ilgilendirir. Çünkü Türkmenler için Kerkük bir “siyasi dosya” değil, bir yaşam alanı, bir hafıza ve bir kimlik meselesidir.

Ne var ki ironik bir gerçek vardır: Kerkük’ün kaderini belirleme gücü en sınırlı olan kesim yine Türkmenlerdir. Bunun temel nedeni, uluslararası raporlarda da vurgulanan temsil ve kimlik parçalanmasıdır. Türkmenler güçlü bir tarihsel zemine sahip olmalarına rağmen dağınıktır; köklüdür ama kurumsal olarak zayıftır; haklıdır fakat yeterince örgütlü değildir.

Kerkük artık yalnızca yerel bir şehir değil; bölgesel ve uluslararası aktörlerin hesaplaştığı bir dosyadır. Bu dosyalarda haklı olan değil, güçlü ve organize olan kazanır.

Bugün Kerkük’te üç ana yerel aktör bulunmaktadır: Kürt siyasal yapıları, Arap aşiretleri ve partileri ile Türkmen toplumu. Bu tabloya İran, Türkiye ve ABD gibi dış aktörler eklendiğinde ortaya çıkan gerçek nettir: Kerkük, bölgesel bir denklem hâline gelmiştir. Bu denklemin dışında kalanlar, sonuçlara da etki edemez.


Türkmenlerin en büyük açmazı tam da bu noktadadır. Kültürel ve tarihsel haklılık güçlüdür; ancak bu haklılığı siyasal güce dönüştürecek mekanizmalar zayıftır. Oysa Kerkük’te denge değişirken Türkmenlerin önünde üç temel yol bulunmaktadır.

Birincisi, kurumsal birliktir. Kişi merkezli siyaset, Kerkük gibi çok aktörlü bir şehirde sonuç üretmez. Kurumları güçlendirmeyen yapılar, ilk kriz anında dağılır. Türkmen siyaseti, en geniş ortak payda etrafında yeniden inşa edilmek zorundadır.

İkincisi, profesyonel diplomasidir. Kerkük masa başında kaybedilmiş, yine masa başında kazanılabilecek bir şehirdir. Uluslararası raporlarda, parlamentolarda ve diplomatik toplantılarda Kerkük’ün statüsü tartışılırken Türkmenlerin etkisi sınırlı kalırsa, kararlar başkaları tarafından alınır.

Üçüncüsü ise kent kimliğini koruyan bir stratejidir. Kerkük’ün tek bir etnik kimliğe teslim edilmesine karşı çıkan yegâne kesim Türkmenlerdir. Bu durum bir zayıflık değil, aksine büyük bir fırsattır. Çünkü Türkmenler tarihsel olarak Kerkük’ün çok kültürlü yapısının doğal güvencesidir.

Bugün Kerkük’te ihtiyaç olan şey, geçmişin tartışmalarını sürdürmek değil, geleceğin planını konuşmaktır. Denklem aslında son derece basittir: Birlik, kurumlaşma ve profesyonel strateji siyasi gücü doğurur. Türkmenler bu üç unsuru yeniden kurabildiği gün, Kerkük’ün kaderi de değişecektir.

Unutulmamalıdır ki Kerkük’te kaybedilen yalnızca toprak değildir. Dil kaybolur, kültür kaybolur, hafıza kaybolur. Yani bir milletin geleceği kaybolur.

Bu nedenle Kerkük davası bir siyaset meselesi değil; doğrudan bir varlık meselesidir.

Yorumlar

  • İmat Ertürk

    Türkmen siyasi liderleri Cephede ve partilerde kendilerini şu anda sahnede bulunan kişiler, müzakere ve diplomatik deneyimleri az olan, siyasi olarak zayıf bireylerdir ve bu nedenle Türkmen sorunu durgun kalmaktadır

Yorum Yazın