Kerkük: “Çok kültürlü” söylemiyle görünmez kılınan hakikat
Kerkük üzerine konuşurken son yıllarda sıkça tekrarlanan bir ifade var: “çok kültürlü, çok katmanlı şehir.” Bu tanım ilk bakışta kapsayıcı ve yumuşak bir dil sunuyor gibi görünse de, uygulamada çoğu zaman Kerkük’ün tarihî sahibini belirsizleştiren bir söyleme dönüşüyor.
Kerkük elbette farklı toplulukların izlerini taşıyan bir şehir olmuştur. Ancak bu gerçek, şehrin kurucu ve taşıyıcı unsurunun Türkmenler olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Tarih boyunca şehir hayatını örgütleyen; çarşısını, vakıflarını, camilerini, hamamlarını, mezarlıklarını ve konaklarını inşa eden ana omurga Türkmenlerdir. Bugün Kerkük’te ayakta duran kültürel mirasın ezici çoğunluğu, belli başlı Türkmen ailelerinin ve vakıflarının eseridir.
“Çok katmanlılık” vurgusu, eğer tarihsel hiyerarşiyi yok sayan bir eşitlemeye dönüşürse, masum bir akademik yaklaşım olmaktan çıkar; siyasi sonuçlar üreten bir dil hâline gelir.
Çünkü bu söylem, mülkiyetin, aidiyetin ve tarihsel sürekliliğin üzerini örter. Mezarlıkların, camilerin, su yapılarının, hanların kime ait olduğu sorusu bilinçli biçimde cevapsız bırakılır.
Türkmenler açısından sorun tam da burada başlar. Kerkük’te mesele, “kimler yaşamıştır” tartışması değildir. Asıl mesele, kim inşa etmiş, kim yönetmiş, kim muhafaza etmiş ve kim bedel ödemiştir sorusudur. Bu soruların cevabı nettir ve arşivlerde, vakfiyelerde, seyahatnamelerde, tapu kayıtlarında açıkça görülür.
2003 sonrası süreçte Kerkük’te yaşananlar da bu dilin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermiştir. Demografik mühendislik, mülkiyet gaspları ve idari tasfiyeler, tam da “herkesin şehri” söylemi eşliğinde yürütülmüştür. Türkmenler, kendi şehirlerinde “eşit unsurlardan biri”ne indirgenirken, fiiliyatta en çok kaybeden taraf olmuştur.
Bu nedenle Kerkük konuşulurken, kavramlar titizlikle seçilmelidir. Türkmen varlığını görünmez kılan her dil, farkında olsun ya da olmasın, tarihsel adaletsizliği yeniden üretir. Hakikat, yumuşatılarak değil, doğru konumlandırılarak korunur.
Kerkük, Türkmenlerin yüzyıllar boyunca kurduğu, yaşattığı ve bedelini ödediği bir şehirdir. Bu gerçeği teslim etmek, başkalarını dışlamak değil; tarihle dürüst bir ilişki kurmak demektir.
Yorumlar
Mahir Nakip
Mahir Nakip
Nizameddin ibrahimoğlu
Nizameddin ibrahimoğlu