Almanya’da aşırı sağcı AfD’nin, iktidar partisi CDU ile birlikte hareket ederek eyalet parlamentosunda beş sandalyesi olan FDP’nin adayı Kemmerich’i Thüringen başbakanı olarak seçtirmesi ülke siyasetinde adeta deprem etkisi meydana getirdi.
lmanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD) eski Genel Başkanı ve Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz’un ifadesiyle, Avrupa’da uzun süre dışlanan bir “şeytan” geri döndü. Eğer Avrupa’da aşırı sağ konuşuluyorsa, bunun için “şeytan” ifadesinden daha ağır bir ifade olamaz. Uzun süre ciddiye alınmayan aşırı sağ, Avrupa’da uzun yıllar siyasete hâkim olan sağ ve sol merkez siyasi partiler ve bunların yöneticileri tarafından görmezden gelinmiş, dikkate alınmamıştır. Bugün Avrupa’da tahminlerin de ötesinde varlık gösteren aşırı sağ hareket, örgütlü ve kimin nerede nasıl davranacağını bildiği organize bir siyasi harekete dönüşmüş durumda.
Avrupa ülkelerinde son beş yılda yapılan seçimlere baktığımızda, aşırı sağcı partilerin ulusal düzeyde pek çok ülkede ya iktidar ortağı ya da ana muhalefet partisi olarak seçimlerden çıktıklarını gözlemlemek mümkün. Diğer yandan aşırı sağ partiler güçlendikçe, kendilerinden kaçan seçmeni geri getirebilmek adına, merkez partilerin de söylemlerini değiştirdikleri, söylemelerinde sağın en ucuna doğru kaymakta olduklarını ifade etmek gerekir. Pek çoğuna göre halen teslim olmayan son kale olarak ifade edilse de Almanya’nın da siyaset yelpazesindeki bu değişiklikten nasibini aldığını görmemek büyük bir safdillik olur.

Yorum Yazın